Yakınlarının Gözünden

Mürsel Erdem’in Gözünden

Esselamu aleykum ve rahmetullah!

Rabbimizin rızasına dilbeste Kardeşim! Merhum Ahmet İhsan Genç Ağabeyimizin hayatımız güzergâhında daima bizi işaret levhaları gibi  kavlen ve halen ikaz ettiğini söyleyebilirim. Dua ederiz namaz sonrası bir ses gelir ellerimiz havada dudaklarımız kıpırdanırken Ağabeyimiz seslenmektedir: "İsteyin isteyebildiğiniz kadar Rabbimizin hazinelerine son yok"

        Ders yapılmaktadır.İhtiyarlar risalesinde Van kal'asının harabiyeti medresesinin yıkıntıları arasında iki gözü yüzler hissiyatıyla ağlayan Üstadımız işte o acıklı vaziyet  bir ateş vazifesi gördü kalbim çelik misali eriyip yumuşadı bahsine gelmişizdir yine seslenir: ?Allah?ın İzniyle Ahmed İhsan da öyle.. Elhamdulillah hala çınlar kalbimizin kulaklarında..

       Kardeşlerine karşı hep müşfikti, sabırlı hem de çok sabırlı idi. Darılması anlıktı (hasbelbeşer) İlahi hatırı düşünür mes’uliyetini düşünür hemen vazgeçer kardeşini bağrına basardı..

      İmtihansız anımız mı vardır? Her nefes her saat bir alem gelip bizi bulmaz mı idi.. Kardeşlik neşideleri terennüm eden bir Kardeş iken Ağabeyimiz, bir vakitler fitneler hücum etmiş fırtınalı bir imtihana tutulmuşlardı. Ders ortamında "-Bir kardeş bir yere tutunup çıkmak istesin ?Ahmed ihsan başını o kardeşinin ayağının altına seve seve koyar" dediğini hikaye etmişti.. Ağabeyimiz böyle deyince bir başka ağabey "Ne kadar haysiyet yoksunluğudur bu durumun" mukabelesini görür.. Kardeş kardeşe bir gül uzatmış diğer kardeşin hoyrat  eli o gülü atıp ayağının altında ezmiştir.. Kader de bunu da yaşamak varmış deyip içinde kopan fırtına ile üzüntü içerisinde kaldırımlarda gece vakti yürüdüğünü anlatmıştı bizlere..

      Ahmed İhsan Ağabeyimiz ile içinde bulunduğumuz nezih,feyizli,ihlaslı sohbet halkasının ilk çekirdeği İsav(İslami ilimler araştırma vakfının) Kitabevi Müdürlüğünü yaptığı zamanlarda Kaderin tanzim ve tayin zeminine atılmış oldu.. O da bizler de önümüzdeki zamanın İlahî zuhuratla neler neler getireceğini bilmiyorduk(belki çok az hissediyorduk denebilir). Ahmet Özkul, Oğuz Can, Murat Koçak, Mesut Uçkun, Abdulkadir Kardeş, Kamil ve Faruk Kardeşler, Ahmet Kileci, Merhum Yasin Tici gelip gittiler kaynaştılar.. Önce Kavurmacıların evinde başlayan dersler oradan da halen süre gelen Fatih’teki ders ve huzur mekanımızda karar kılmış oldu.. Kitabevi günlerinde bir ara ayrılmayı düşünmüştü. Gelen kardeşleri de düşünmeden edemiyordu. O günler de Üstad hazretlerinin, rüyasında ayrılmamasını, hizmet için sabretmesini emir buyurduğunu hikaye etmişti..

        Ahmed İhsan Ağabeyimiz dört tarikattan icazetli,iki tarikattan da ders vermeye me'zun kılınmış idi. Risaleleri tanıdıktan sonra talebelerinin baskısına rağmen"Sen Mürşidsin ne ihtiyacın var" yönündeki telkinlerine itibar etmeyerek talebeliği ihtiyar etmişti. Keşfi de Kerameti de olan bir insandı ve fakat dünyaya geliş gayesinin tam tekmilli kulluk olup Rabbimizin marifet ve muhabbeti ile rızasını kazanmak olduğunu da bilen bilebilecek tabir yerindeyse bir “hakaik keşşafı” idi. Tek derdi binler cihazat-insaniyesi ile kulluk mesleğinde bir vaziyet-i marziye göstermek idi..

           Nefsi için yaşamamaya hep Rabbimizin rızasını gözetmeye kararlı idi. Bir kere şunu rahatlıkla söyleyebilirim; namazdan namaza Rabbinin huzuruna giren benim gibi

gaflet ehli asla değildi. Bir aynanın saadetinin yalnız ve yalnız güneşin onda parlamasından geçtiğini bilen onu ders veren ve yaşayan bir saadetli kuldu.. Bir gün Kitabevinde Yasin ve başka kardeşlerle beraberken Ahmet Ağabeyimizin şakalaştığını hatırlıyorum. Biraz ölçüsüz gülme ve lafazanlıktı yapılan. Ahmet Ağabey 5-10 saniye ayrıldı azar yemiş bir edada yanımıza geldi. N'oldu dedik ses etmedi.. Şimdi seneler sonra anlıyoruz ki 5-10 saniye olsun Rabbimizin gözetiminden çıkmasına izin yoktu.. Rabbimizin gözetimine ve ikazlarına boynu kıldan ince bahtiyarlardan idi..

         Nurlara talebe oldu demiştik.. Sonra neler neler olmadı ki.. Meşhur mürşidler ile görüşen ve arkadaşlık yapan Ahmed ihsan Genç artık talebelik ünvanını seve seve taşır. Hayatının gayesini Nurları muhtaçlara ulaştırmak bilir ve bu vazifeye Son nefesine kadar yapışır.

       Ağabeyimiz gerçekten Hel min mezid diyen bir tok olmaz hakikat yolcusudur.. Telvihat-ı Tis'a da anlatılan kalbi uzaktan uzağa intibaha gelen  bir kısım velayet ehli kimseler gibi himmetini asla düşük tutmamıştır. Bu manada ismi memleketimizde bilinen beş altı tarikat büyüğünden birisi için demiştir ki"Ben onu Adana?da iken gördüm, velayet cilvelerinden bir ikisine mazhar olmuş boynunu bükerek kendini orada hapsetmiş". Senelerdir hatırımda tutarım ve ibret-amiz bir ders olarak terakkisini sürdürmeye azimli kardeşlerime burada zikretmeyi bir vazife bilirim..

          Ahmet İhsan Ağabeyimiz mektuplarında sözlerinde halinde tavrında hep ama hep "Ve mimma razaknahum Yünfikun-Allahın kendilerini rızıklandırdıklarından infak ederler" sırrına mazhar olmuş Allah?ın müttaki kullarından idi.

        Üstadımızın hakikat yolunda öyle bir takipçisi olduki rü'yetinde vardır: Kabenin içinde Üstad ve ağabeyimiz bir arada namaz kılmıştır. Gayet açık tabire ihtiyaç olmayan bir mazhariyet..

       Ağabeyimizin keşfini de ve kerametini de bildiğimi başta zikretmiştim.. Hakikatın ballar balını bulan Ağabeyim onlara iltifat etmemiştir. Sizler de iltifat etmeyiniz merak da etmeyiniz derim..

      En büyük kerametimiz bu asırda ihlaslı istikametli birbirimize kenetlendiğimiz bu bina-yı uhuvvetimizdir.. Bir Ahmed İhsan geldi ama geçmedi hala aramızda.. Bizim mesleğimizde şahsa pederane, mürşidane merbutiyet yok.. Belki kardeşane ve hakaik-aşina yekdiğerimizin mahiyetine ittisal ve ittihad ile alakadarane cem'iyetli ve vüsatli bir ubudiyete kavuşma cihetinde merbutiyet-i külliyemiz var.. Ağabeyimize ve onun hakikat kardeşlerine dünya-ahiret bütün vücud alemlerinde nezaret eden Rahmet Sahibi Rabbimizin merhametini, himayesini, hıfzını, sevgisini ebedülabad niyaz ediyorum ve ediyoruz. Efendimize(a.s) salat u  selam ile Rabb-i Kerimimize ebedülabad Hamdolsun..Amin..

Esselamu aleykum ve Rahmetullah!

Heyecanlı Hararetli ve Şevkli Kardeşim! Mevsim-i Bahardayız .. Rahmetli Ahmed İhsan Ağabeyimizle az pikniğe girmedik.. Belgrad Ormanları, Yuşa(a.s) tepesi, Beykoz ormanları daimi mekanlarımızdı. Gel gör ki hepsi tefekkür vesileleri iken layıkınca Ağabeyimizden ve seviyeli kardeşlerimizden başkaca nasiplenen olmazdı. Bir kısımlarımız yer içer piknik keyfini top oynamak suretiyle çıkartırken, bir bahardan Ağabeyimiz nice bin baharlar devşirirdi;  gönlüne, fikrine, hüşyar letaifine..

          Göz ağaca, çiçeğe, kuşa, tablo tablo alem sahifelerine bakarken tenteneli perdeden zuhur eden  Mütecelli Esmayı okurdu.. Her bir sahifedeki tanzife nazar ederdi, tezyin ve tevzine dikkat eder inayet-i daime ve merhamet-i şamileye hayran kalırdı. Dolu dolu hamd ederdi 

            Kendisine iman nimetini veren, mahbub bir marifet yolunda yürüten Mevlamıza, muhabbetli bir kul olarak hemen yanı başındaki kardeşleri için de  yalvarırdı. "Rabbim bu Kullarının da basar ve basiretlerini aç, gözlerime ihsan ettiğin yakin sürmesini kardeşlerimin de her iki gözlerine (basar u basiretlerine) çek. Hidayetlerini, hikmet merzukiyetlerini, minnetdarlık ve  müstahsinliklerini artır" derdi..

            Ne güzel bir Ağabeyimizdi. Gönlüne manalar düşmeye görsün bir kardeşinin, sevincinden zıp zıp zıplardı. Ahmed Özkul'u böyle karşıladı, Murad'ı böyle karşıladı, Kamil?i böyle bağrına bastı, Mehmed Kardeşim seni de böyle istikbal etti..

İstedi ki Kulluğumuzu gönül gönüle, ruh be ruh, ittisal ve ittihad ile Rabbimize Cem'an tevcih edelim. Yerler gökler bu Melek-misal müşfik ağabeyimizle ne kadar iftihar etse az olsa gerektir.

           Gözün görmesi, kulağın işitmesi ne ise kalbini, letaifini, dilini, dudağını ve duasını öyle tabii fıtrî lisanlar kılmıştı. Zorlamasız, halis, safi, arızasız ve hastalıksız cihazlar ve ağızlar sahibi idi.. Külliyetli idi. Sırr-ı camiiyetin parlak bir misali idi.

       Hedefine varan  bir ok gibi Habibullah Efendimiz?i in(a.s) zılline uçtu bütün bir ömür boyunca.. Kulluk ve kardeşlik gayretlerini halka değil Hakk'a(c.c) arz eden bir İstiğna Kahramanı olarak yaşadı. Muhlis idi, belki muhlas idi. (Derununu bütünü ile Rabbine tahsis eden bir eroğlu er idi).

            Ahmed İhsan Ağabeyimizin Rahmetinden mütecelli parlak mazhariyetlerine biz karini olan kullarını da dahil etmesini Rabbi Rahimimizden niyaz ediyoruz. Efendimize salatu selam ile Merhamet Şanından olan Sultan-ı Kainat'a (c.c) biz kullarından minnetdarlıklarımız adedince dolu dolu HAMDLER OLA. Amin...