Yakınlarının Gözünden

Metin Doğan’ın Gözünden

Tavaftan çıkmıştım, müezzinliğin orda dinleniyordum, hafifçe başımı sağ tarafa çevirdim ve yaşlıca bir adam gördüm. Önce tebessüm etti, karşılıklı baş selamı verdik. Sonra eliyle gel gel işareti yaptı. Yanında 2 genç vardı. Yanına gittim, selamlaştık. Okudukları kitabın bitişini bekledik. Ve ardından tanışma faslına geçtik. İsminin Ahmet İhsan Genç olduğunu söyledi. Çok kibar ve naiftiler. O bana sorular soruyor, ben ona sorular soruyordum, benim cevaplarım kısa ve çabuk oluyor, onun cevapları ise uzun ve altı çizilesi önemli şeyler içeriyordu.

Basından tanıdığımız birçok siyasileri ve Hocaları yakinen tanıyor fakat hiç birini ne taraf ne de bertaraf etmiyordu. Nasılda kucaklayıcı bir üslubu var diye düşünmüştüm. Oysa kimle konuşsan kendi yolunu över başkalarını yererdiler. Ne kadar da güzel tevafuktu? Kendisi de Göztepe’de bana yakın sayılabilecek bir semtte oturuyordu. Bir şey daha fark ettim; çok önemli mevzuları kendisine sorabiliyorduk kolayca. Bir şey daha fark ettim; el etek öptürmüyordu. Sonra bir şey daha ve bir şey daha fark ettim; derken en önemli şeyi fark ettim: Tavafta gözyaşları içerisinde Cenabı Allah (c.c)’den bana bir yol gösterici, peşinden gidebileceğim bir rehber, kendisinin razı olduğu ilim sahibi bir Hoca, kendisinin sevdiği ve benimde çok seveceğim bir Âlim diye uzun uzun ettiğim dualarımdaki kişiydi bu. Biraz daha düşündüm ve evet, mutlaka bu olmalı dedim. Bu güzel insan başka şehirde de olabilirdi ve ben istifade edemezdim. Yanına kolayca ulaşamayacağım bir şeyh olup merak ettiklerimi soramayabilirdim?

Ertesi gün görüşmek üzere sözleştik ve ayrıldık. Ertesi gün aynı yerde buluştuk, çok zamanları yoktu. Biz biraz daha kalacaktık, kendileri ise döneceklerdi. Küçük bir ders halkası oluşturduk, çok zaman geçmemişti ki bir uğultu duyduk. Türk hacılar merakla ayağa kalkıyorlar ve etraflarına bakınıyorlardı. Ben de dizlerimin üzerine doğruldum bakınmaya başladım. Kendisi kolumu tutup otur diye işaret yaptı. O zamanın popüler milletvekillerinden Hasan Hüseyin Ceylan geliyor sesleri duyuldu. Kendisinin de ilgi göstereceğini zannettim fakat o oralı olmadı ve Otur, o gelir buraya? deyince şaşırmıştım.   Az sonra bu milletvekili geldi ve diz çöküp derse dâhil oldu. Ahmed ihsan Ağabey’e övgüler dizdi, elini öptü ve gitti. Bu yeni tanıştığım yaşlı amca beni yine şaşırtmıştı, bu farklı biriydi dedim kendi kendime?

Onlar bizden önce ayrıldılar Mekke’den ve Göztepe’de görüşmek üzere sözleştik.  Türkiye’ye döner dönmez kendisi ile bir daha ayrılmamak üzere son yolculuğuna uğurladığımız güne kadar ayrılmadık. Defalarca umre yaptık, Hac yaptık ve onsuz hiçbir kez gitmedim kutsal topraklara. Ahmet Ağabey sözleriyle, tavırlarıyla, yaptıkları ve yapmadıkları ile bir rehberdi. Zaman zaman düşünürdüm, çok şanslıyım.  Yani sahabe Efendilerimize benzer tavırları vardı. Bana hiç kızdığını incittiğini, üzdüğünü hatırlamıyorum. Farklı bir dostluğumuz vardı ve bazen haddimi aşar ve kendisine Abi, ben senin postacınım derdim, Rabbim benim aracılığımla sana güzel haber gönderdi sen doğru yoldasın.  Yine de bana kızmazdı.

Hayatımın her devresinde yanımda oldu. Bir başkasına dile getiremesem de söylediklerini aktaramasam da bana ciddi istikamet verdi. Tesbihatta kendi adını dâhil ettiğimi söylediğimde olmaz dememişti, ben de onu her duamda ismen dâhil ediyorum.

Ben razıydım, nasıl olmayayım? Rabbimin bana hediyesiydi, Rabbim de ondan Razıdır diye düşünüyorum. Mekânı Cennet olsun!

Öyle candan dualarda bulun ki O Rahim Sultan senin için kalbinde MUHABBETULLAH yaratsın. Sana Kendisini Sevdirsin.. Seni Sevsin... Sevdiklerini Sevdirsin? Sevdiklerine Sevdirsin? Hakiki bir Muhabbetle Sevindirsin!! (Ahmed İhsan Genç)

Metin Doğan, 08.06.2021