Mektuplar

MEKTUP NO: 191

 

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

08 Ekim 1999 

Muhterem kardeşim,

Biliyorum ki siz musallî (namazlı) bir insansınız. Rabb’imizin bir emri olan namazımızın, kulluğumuzun ve yaratılışımızın gereği olarak sizin tarafınızdan da bütün güzellikleriyle, ruhunuza da sinmiş olarak bildiğiniz zannına sahibim, inşaallah öyledir. Ancak insanın hem insanlığının hem de kemalinin en parlak bir aynası saydığım namazdan benim de bahsetmemi arzu ediyorsunuz. Şöylece anlatayım:

Bu kudsî ibadetin, namazın kıymetini tam takdir edememiş kimseler var. Bilgi eksikliğinden bilgilendirilmeleri, nefislerinden gelen bir itiraz varsa ikna edilmeleri büyük ehemmiyet taşıyor. Bunun için bu noktaya dikkati çekmek istiyorum. Şu soruları her insan kendine sorsun, cevabını da versin. Herhalde o cevaplarda birleşmemek olmaz. Akıllı çocuklar da aynı cevapları bulacaklardır. En basitçe adeta çocuksu soralım.

Sorular ve cevaplar:

Sual: Her insanın midesi var, ne ile doyurulur? Cevap: Yiyeceklerle, içeceklerle…

Sual: Ciğerlerimiz ne ile beslenir, doyar? Cevap: Hava ile oksijenle…

Sual: Damarlarımız neye muhtaç? Cevap: Kan’a…

Bu soruları bir de insanı insan yapan duygularımız için soralım. Sual: Gözümüz ne ile tatmin olur?

Cevap: Görmekle…

Sual: Kalbimiz nasıl doyar? Cevap: İnanmakla…

Sual: Hissimizi ne doyurur? Cevap: Sevmek, şefkat…

Sual: Akıl ne ile beslenir, doyar? Cevap: Bilgi ve düşünmekle… Sual: Fehim açlığını nasıl giderir? Cevap: Anlamakla…

Sual: Peki ruhumuzu nasıl tatmin edeceğiz, nasıl doyuracağız?

Evet, bütün kuvvelerimizin insanî ve hayatî ünitelerimizin içimizde, dışımızda, bizi biz yapan ne varsa hepsinin üstünde olan ruhumuz ancak ve ancak ibadet etmekle doyar, tatmin olur. İbadetlerin her şeklini, her güzelliğini namazda birleşmiş görüyoruz.

Muhterem kardeşim,

İdareci olduğunuz bir işte, reisi olduğunuz ailede, öğreticisi olduğunuz sınıfta, kumandanı olduğunuz birlikte, kaptanı olduğunuz gemide, ustası olduğunuz atölyede sözünüzün, emirlerinizin dinlenmesini ister misiniz? Herhalde cevabınız “Evet” olacak. Bunun kaçamağı yok. Peki, bu dünya kimin gemisi? O geminin ve her şeyin sahibi bizden, yolculardan itaatten başka ne isteyebilir? Nasıl idare edeceğini O mu biliyor, biz mi biliyoruz?

Biz Allah’ın (c.c.) kuluyuz. O bizim Sahibimiz, Melikimiz, Mâlikimiz, Sultanımız... O bizi yarattı. O’na saygıya, hürmete, itaate borçluyuz. Bu itaat ve saygının nasıl olacağını yalnız O tayin eder, bunun keyfiliği yoktur. İnanıp inanmamak neticelerini göze alınca serbesttir. Biz inanıyoruz.

Peygamberimizden bütün kulluk vazifelerimizi ders alıyoruz. Elinde Allah’ın (c.c.) kitabı var. O (a.s.m.) insanlar için örnektir, hem de ne güzel örnektir. Bundan hiç şüphe etmiyoruz. O’nun (a.s.m.) imamlığını, öncülüğünü kabul ederek O’nu (a.s.m.) takip ediyoruz. Cennete kadar O’nun (a.s.m.) izini takip edeceğiz. Aldatıcılar nefsimiz de olsa onlara kapılmayız. İmanı mızda, İslâm’da, ibadetlerimizde, namazımızda sebat ederiz, devam ederiz. Allah (c.c.) bizleri bu dosdoğru yoldan ayırmasın.

Bilvesile selâm ve sevgiler…

Hatırlatma: Bu çok geniş, derin, zengin namaz bahsini okuyacak başkaları da bulunabilir. Sıkılmasınlar diyerek kısaca bahsettim. İnşaallah kısalığıyla beraber tatminkârdır. Başka bir mektupta yeniden ele alabilirim. Müessir-i Hakiki’den tesirli kılmasını umuyorum.


Kardeşiniz                   

AHMED İHSAN GENÇ