Mektuplar

MEKTUP NO: 134

 

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

05  Mart 2008 

Size şimdi fâriza-i din olan namaz ile kucaklaşmış, bu sûretle namazın bereketinden feyizlenmeye, nurlanmaya başlamış bir kardeşim olarak hitap etmek istiyorum.

Dinini sığ malumatların üstüne çıkarak hakikatiyle öğrenip kavramak azminde olan mü’minler bilirler ki, Allah’ın kitabında namaz için “salât” deniyor… Salâtın en muhteşem, en doyurucu, en cazip ve en zengin manası ise “rahmet”tir.

Cenab-ı Hak kuluna bu ibadeti emretmesiyle rahmetinin kapısını açıyor. İhtiyaren (iradî olarak) bu ubudiyet vazifesine koşan kimse nasıl feyizlere, bereketlere, hayırlara, nurlara mazhar olabiliyorsa bu namaz olan mükellefiyetinden gafil olanlar, vazifesini ihmal veya terk edenler hakikaten Rahmân’ın rahîmiyetinden cilvelenen rahmetten uzak düşüyor.

Bu kadar şümullü olan her hayat sahibinin hakiki saadetinin medarı, hayatının hayatı ve direği olan namaza hangi akıl ile lakayt kalınabilir? Manevî gözleri kör olanlar namazdaki güzellikleri görmüyorlar. Allah öylelerine basiret versin, nur-u basiretle onları hilkatlerinin gayesine yönlendirsin.

Kardeşim,

Daha önceki bir mektupta namaz için insaniyetin kemaline ve Allah’ın rızasına yol almak manasında “Tarik-ı Salât” diye isim vermiştim... Yani, “Namaz her mü’min için gereken teyakkuza sahip olduğu müddetçe bir tarik olacak, umum kemalat yollarında onu koşturacak, sırr-ı salâta erdirmekle gerçek visali ve likâyı bulduracaktır” demiştim. Bu davet olunduğumuz ibadete zannederim ki böyle bir nazarla bakmak bizler için çok istifadeli ve çekici olacak. Her namaz davetinde davet öncesi hazırlıklı bulunarak ilahî divana el bağlamak için koşacağız.

Cenab-ı Allah’ın bir kulunu namaz tarikiyle bağlaması, o ibadeti o kuluna sevdirmesi ve her namaz için heyecanla koşturması, şevkle o ubudiyeti yerine getirebilmesi elbette imandan sonra en azametli bir nimettir. Bizler eğer şuurumuzu kaybetmemiş insanlar olabildikse namazla mükellef kılınışımızdan ve davet edilişimizden sebeple Allah’a hamd ü sena etmeliyiz.

Zannederim ki namazımızın özellik ve güzelliklerini yazıp söylemekle bitiremeyiz. Özet olarak namazsızlığı rahmetten, hayırdan, her türlü iyilik ve güzelliklerden mahrumiyet olarak söylüyorum. Akılsızların en akılsızı doğrudan doğruya daimi bir cinnet sahibi olmayan kimse namazla irtibatını kesmez. Cenab-ı Rahîm gecede-gündüzde, seferde-hazarda, sağlıkta-hastalıkta, varlıkta-yoklukta, fakirlikte-zenginlikte, gençlikte-yaşlılıkta bizleri namazdan kopmuş olanlardan uzak bulundursun.

Kardeşim, namaz deyince üç beş cümle ile ifade edilmesi zor, sırlarının zenginliği bakımından bir denize dalmak gibi büyük bir işle karşılaşıyoruz.

 

Bilvesile selâm ve dualarımı arz ederim.

Not: Bu mektup Kamil Jiliptay’a telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.


Kardeşiniz                   

AHMED İHSAN GENÇ