Mektuplar

MEKTUP NO: 122

 

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

27 Kasım 2007

Gerek manevî gerekse içtimaî hayatımız içinde kardeşliğimizi ve yakınlığımızı devam ettirebildiğimiz değerli muhatabım, bugün fecir saatleri ve insanın o saatlere uyumu zihnimi meşgul etti. Sizinle paylaşmayı düşündüm.

İnsanlar kendi hayatlarının rotası içinde ilklere çok değer verirler, elbette haklı sayılırlar. Fıtrî şeriatın esasları içinde yürüyen her şeyin de ilkleri ve öncelikleri gerçekten çok kıymetlidir veya ehemmiyetle nazara alınabilir. Günler fecir saatleriyle başlıyor. Hem maddî hem manevî gün boyu işlenecek işlerin ve geliştirilecek her şeyin neşv-ü nevaya namzet çekirdeği o fecir saatlerinin toprağına ekiliyor. Bundandır ki kemale iştiyakı olan, insan olmak hedefine doğru koşuşturan her kimsenin fecrin getireceği hayırları, bereketleri, rahmetleri en zinde haliyle kucaklayabilmesi lazım.

Bizim kendi muhitimizde, Antep’te güneşin doğum saatleri içinde yatakta olanlara hiç de iyi nazarla bakılmazdı. O saatlerin uyku ve uyuşukluğuna “köpek uykusu” veya “uyuz uykusu” tabir edilirdi, hatta “aş da sabahleyin iş de sabahleyin” deyimi de bilhassa uyuşuk uykucular için darılmak sûretinde çok söylenirdi.

Gençliğimin ilk yıllarında “seherler” başlıklı bir şiirime,

Yataklarda sıkılan ruhum kanat çırpar seherlerde Hayretle gördüm ki deva vardır her derde seherde

diye başlamıştım.

Binler yılların tecrübelerinden aksettiği için o değerli saatleri yatakta geçirmemekle ne gibi kazançlarımız olacak diye tecrübe edilmesine gerek yoktur, çünkü hem bedenî hem manevî sıhhatin, sağlığın en müessir ilacı olduğunu kesinlikle biliyoruz. Fizik olmayan ruh gibi, akıl gibi melekelerimizin kendi yapılarına güç kazandıran şifalı devaları seherlerin sofrasına seriliyor.

Bizim çocukluğumuzda bütün aile fertlerimiz seherlerde yataklarda kalmazlardı. Gün doğmadan yarı ölüm olan uykudan ayrılınır, dipdiri bir zindelikle hayatın içine dalınırdı. Gerçi iklim şartlarının bazı bünyelerde uyuşturucu tesirler yaptığı tespit edilebilir, fakat ne olursa olsun seherde kazanılan kazancın bütün günün kazancını lehe çevireceğini bilmekle o kazancı, sağlığı, huzuru, ferahlığı kaybetmemek için uyanık olmak şartı vardır.

Bir milletin içtimaî ve millî hayatının güçlenmesinde de seherle başlayan uyanıklıkların rolünü çok büyük görüyorum. İnsanları o saatte, yatak-yastık-yorgan o saatlerin çok çok nefsanî uykusuna çekerken hemen fırlayıp kalkmak ve hasretle dönüp o yatağa bakmamak, önünde olan inayetleri, ikramları, ihsanları görmeye çalışmak, o günü büsbütün ömrün en kazançlı günü haline getirmek en akıllıca olacak. Ciddî hastalıkları olanlar için bile seherlerde uyanık bulunmaları ruhen, manen ve cismen şifalı olur diyebilirim.

Şu mektup yazma hadisesi, haberleşme vesileleri nasıl güzel nimetlerdir ki en asgari kazancımızla bizleri dualaştırıyor, selâmlaştırıyor.

Bu vesile ile dua ederim, dua isterim ve sizi ve mektubumu okuyan kardeşlerimi hürmetle selâmlarım.

Not: Bu mektup Kamil Jiliptay’a telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.


Duanıza muhtaç kardeşiniz       

AHMED İHSAN GENÇ