السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
11 Eylül 2008
Vazifesine azami dikkat eden, maddî manevî her türlü ihmalden sakınan, ataletin zararlarını yerinde tespit edebilen kardeşim,
Hayatın her safhasında kayıpların, zararların, pişmanlıkların arkasında iyice tahkik edilip incelendiği zaman ihmal ve ataleti görüyoruz. Dünyevî ihmaller ve zararlar biraz geçiştirilebilirse de manevî ihmallerin zararı çok zor telafi edilir. Bazı kimselerin (nefsim gibi) okunan bir ezanı duya duya hemen namaza koşmayışı ve o vazifenin daha sonra icrası sebebiyle kaybının hesabını yapmaya gücü yetmez. Böyleyken ilk vakti kaçırmak şöyle dursun yeni bir vaktin girme saatine kadar ihmalini uzatanlarımız çoktur. Asrın büyük imamı ezan-ı Muhammedî’yi işitir işitmez hemen ilahî divana dâhil olmak için kıyam duruyor, tekbir alıyor. Ve bu azîm vazifesini her zaman ve mekânda hep böylece devam ettiriyor.
Bu ibretli manzara karşısında kendi muhasebemizi yapınca Ahmed İhsan’ın çok utanılacak durumda olduğunu görüyorum. Gerçekten Kâinatın Sultanı’nın davetine rağmen hemen kıyam etmemek, akıl ve idrake ters düşüyor. Ve biz bu ihmali tiryakilik derecesine vardırmışız. Ben kendim iki ellerimi yüzüme kapatarak “Ben bir ihmalcilik tiryakisiyim” diyorum.
Siz muhatap kardeşimi böyle bilmiyorum. İnşaallah bütün hayatınızda her sahada ihmalleri, ataletleri kendinizden uzaklaştırmış bir kahraman olursunuz. Bilhassa ibadetlerde evkât-ı mahsusaya riayet, namazlarda ilk vakit, iftitahta imama yakınlık çok ehemmiyetli olduğu malumumuzdur. Sen dua et, bizler ihmal ve ataletleri sökülmez paslar gibi nefsimize yerleşmesine fırsat vermeyelim.
Cenab-ı Rahîm’in sıfatları içinde cevvadiyeti var. Şimdi net olarak hatırlayamıyorum, zannedersem bir hadis-i şerifte kullarının gayretine mukabil Rabb’imizin en gayretli olduğu belirtilmiş. Evet, gayretullah örfen de avam insanlar tarafından iyi bilinen bir tecellidir. Elbette şümulü her sahayı kaplıyor, her işimizle münasebeti var. Öyleyse bizler de gayret kuşağını kuşanıp himmet bekleyen sahalara hizmetlerimize ruh-u canla koşabilmeliyiz. Sen, ben, biz gayret göstermeden “Allah bize de nasip etsin!” diye fiilî dua yapmaksızın bir kavl-i mücerret ile yetinemeyiz. Hem gayret ederiz, hem de Rabb’imizin yardımı talep ederiz.
Kardeşim, bu konuda çok söylenip yazılması lazım, en azından bilinenlerin
hatırlatılmasını çok faydalı buluyorum. Sen bana, ben sana, her birimiz diğerimize ataletten bertaraf etmek için uyarıcı olmalıyız. Belki müsamahasız derecede ihmal döşeğine upuzun uzanmış bir kardeşimizi ellerinden tutup çekmeliyiz. “Sen böyle yatacak adam değilsin” diye ikaz etmeliyiz.
Bilvesile selâm ve dualarımla… Yazılanların tesirini Allah’tan umuyorum.
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.
Kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ