السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
08 Kasım 2007
Değerli kardeşim,
İnşaallah tespit ve teşhislerimizde hataya düşmüyoruz. Cenab-ı Hakk’ın hem adalet sıfatı, hem rahmâniyeti, hem rahîmiyeti mizanı içinde baktığımız zaman bütün eşyada ve bütün istifadelerde meşruluklar ve gayr-ı meşruluklar olduğu söz konusudur. Zâhiren karışık görünse de helal ve tayyib olanlarla haram ve necis olanlar tefrik edilebilir. Eşya üzerinde ve canlılarda, bilhassa insanda yapılanmalar nutfe halinden müşekkel ve müheykel insan oluncaya kadar belki de her hâl içinde bunların ayrı ayrı görülebilmesi mümkündür.
Biz şimdi daha ziyade insanın bünyesinin teşekkülünde bu haram ve helal meselesine bir göz atalım. Henüz kundağında olan bir yavru haramla bulaşmış bir kazançla besleniyorsa (bunun için mesuller gereken dikkati göstermiyorsa) gide gide o yavru haramzadeliğe meyleder. Onun hayat yollarında karşılaştığı rampalarda çıkmaya çalışırken ne kadar ter dökeceğini tahmin edebilirsin. Şuurlu bir tedrisin neticesinde bile mükemmel bir eğitim alabilse de hücrelerinde taşıdığı helal olmayan unsurlardan haramzadeliğe olan meyli o kimseyi büyük sıkıntılara düşürecektir.
Zannımca, mini haramcıklardan bile insan ruhu tonlarca yük altında gibi ağırlık hisseder. Mesela alacaklının alacağını ödeme vadesi dışına kaydıran veya çalıştırdığı kimsenin istihkakını tediyede ihmal eden kazanç sahibinin kendi nefsine ve mesuliyetini taşıdıklarına ne kadar çok zarar verebileceğini düşünmek ürkütüyor. Böyle kimseler kat’iyen farklı yönlerden gelen sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalacaklar. Basit gördüğü, hassas davranmadığı helal ve tayyib (meşruiyet) meselelerinde ne kadar gaflet etmiş olduklarını anlayacaklardır.
Dikkatten kaçan fazla kaale alınmayan helal takipçiliği düsturlarına zıt işlerden böyle sıkıntılar ve tazyikler hâsıl oluyorsa açık açık tevilsiz haramlara müşteri olanların hallerini sen düşün, nasıl korkunç bir ateşin içine kendilerini atıyorlar.
Muhterem ecdadımız, mübarek büyüklerimiz kat’iyen ne pahasına olursa olsun dünyayı kazanmak sevdası içinde değillerdi, kılı kırk yarmak gibi bir hassasiyetle adımlarını dikkatli atarlar, uzandıkları her şeye helal haram hukuku içinde yaklaşırlardı. Zaten istifade edilen nimetlerde Allah’ın ismini anarak onların yenilip içilmesi meşru olmayanlar için haram istifadeler için Allah’tan izin alınamayacağı gerçeği her akıl sahibini uyarıcı olmaya kâfidir. Açlıktan ölme noktasına gelip de haramdan bir lokmaya uzanmayan nice zâtlar yaşamış, meşhur tabirle ölmeyecek kadar
yemeler içmeler bunun içindir. Diğer istifadeler de haramlıkları ve helallikleri nazara alınmadan yürütülemez.
Zamanı suçlayarak “Bizim kazançlarımız biraz şüpheli oluyor ancak çoluk çocuk sahibiyiz ne yapalım, boğazlardan çok şeyler geçiyor” diye utanılacak ifadelerle nefsimizi ve de başkalarını aldatamayız. Cenab-ı Allah yalnız helal kazanç takipçilerinden helal ve tayyib olanlarla gıdalananlardan hoşnut olur.
Bilvesile dualar ve selâmlar.
Not: Bu mektup Kamil Jiliptay’a telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.
Kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ